Monday, December 27, 2010

Bana kalan büyük miras...


babannem.... küçükken altımı değiştirenlerden biri... karnımı doyuranlardan biri... bana temiz olmayı öğretenlerden biri... bu kadarını pek çok babanne yapabilir... bundan sonrası bence benim ne kadar şanslı olduğumun en güzel göstergesi:
O dönemin yazlık sinemaları pek bir meşhur ve değerli, şimdiki gibi binbir kanal uydu seçenekleri yok ne de olsa, hatta tv bile yok. Babannem amcasının yazlık sinemasında bulunmaktan pek bir mutlu, tüm filmler, dönemin klasikleri, operalar... öğrenilen herşeyin başı Manisa'da bir yazlık sinema... bir de yetenekler var keşfedilen, inanılmaz bir ses ve kulak, resim çizmede pek bir marifetli el ve göz, iyilikte kimsenin geçemeyeceği bir yürek... meşhur bir opera sanatçısı olma hayali... sürekli çizilen birbirinden güzel resimler... ancak o dönemin anlayışı, o anlayışta bir baba ve onaltı yaşında evlenen (neyse ki kendisinin rızasıyla) babannem... 17 yaşında gelen babam, dört yıl sonra gelen halam, bir kaymakam sonra da vali eşi olmak, kağnı üzerinde depremden yerle bir olmuş Erzincan, ardından Erzurum ve Anadolu'nun nice birbirinden güzel şehrine taşınıp durmak... hep zarif, hep şık, hep tertemiz, hep iyi yürekli, hep cesur, hep vakur olmak... kendi oğlunu gömdüğü halde ayakta durmak, hayata sarılmak... vefatından bir gün önce denizde bir güzel yüzüp, çocuklarıyla kağıt oynamaya doyamayıp gecenin birinde hala kıkır gülüyor olabilmek...

Bana çok büyük bir miras kaldı, dedemden bir yıl sonra bizden ayrılan babannemden. Müziği ondan öğrendim, hem de en iyilerinden, küçükken bütün operalar, valsler, tangolar, Türk müziğinin seçkin eserleri, klasik Jazz dünyasının ve müzikallerin en güzel örnekleri hep onun ağzından, her notası ezberlenmiş, yenilip yutulmuş geldi kulağıma, bazen ıslıkla, bazen sözleriyle, bazen mırıldanarak ama daima hep müzik vardı evimizde, hem de canlı eşlikli!

Resim yapmayı da ondan öğrendim, perspektif ne demek, renkler nasıl karışır, moda tasarımında çizim oranları neden değişir, pastoral senfoni çizilince neye benzer, dağların üzerine kar kondurmak için ne yapmak gerekir...

Düzenli ve titiz olabilmenin en pratik ve hızlı çözümlerini de ondan öğrendim, hamaratlık ne demek, en güzel yemeklerin sırları nedir...

Gıpta edilesi bir eş olmanın incelikleri de kendisinden (çeyreği olabilsem sırtım yere gelmez!), her daim şık ve asil olmak için neler yapmak lazım, nasıl vals yapılır, nerede nasıl konuşulur, ne zaman konuşulmaz, daima iyiliğin yanında olmak için ne kadar cesaret gerekir, bir eş nasıl desteklenir, hayatı paylaşırken kolaylaştırmak ne demek, en önemlisi insanları yargılamadan nasıl yaşanır, herkesi sevmek nasıl olur.... yok, tabii ki becerebildiğimi söyleyemem ama nasıl bir melek olunur biliyorum, örnek ver derseniz de verebilirim!

Zaten babannem kanatları bir süreliğine alınmış, aramıza hayat vermek için katılmış bir melekti... Şimdi kanatlarını taktı tekrar ve eminim uçup dolaştığı yerlerden yüreği ile bizim yanımızda, sürekli sırtımızı sıvazlıyor, güç veriyor... seni seviyorum babanne ve senin var oluşunla alabildiklerimi layığıyla taşımak için çalışmaya devam edeceğim.. ve biliyorum ki bugün bedenimle müzik yapabiliyor, engelli engelsiz herkesle bunu paylaşabiliyor, eve gelip boyalarımı elime alabiliyor, dans ederken azıcık hoş görünebiliyor ve daha önemlisi yaşamdan mutlu olabiliyorsam senin büyük parçanı da benimle yaşatıyor olacağım...

Güzel kal, benimle ve bizimle kal kartanem...

Seninki kaç santim? - Greenpeace

Seninki kaç santim? - Greenpeace: "2050’de dünyadaki balık stokları tükenecek. Denizleri hala sonsuz bereket kaynağı olarak görüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Büyük balıkların %90’ı çoktan yakalandı. Toplam balık stoklarının %60’ı bitti. Gerı kalan %40 ise 40 yıl içinde son bulacak. Balıkların bittiği gün deniz yaşamı da bitecek."